Türkiye İslamcılığı;


1970’li yıllara kadar İslamî duyarlılığı besleyen, tarihsel ve geleneksel şartlara bağlı, Osmanlıcı, milliyetçi, muhafazakâr ve mukaddesatçı bir seyirde hareket ediyordu.
1970’li yıllardan itibaren, özellikle Mısır ve Pakistan’ın etkisinde kendini göstermeye başlayan, söylemde de olsa anti-emperyalist, ümmetçi ve vahdeti ön plana çıkaran, tevhidî dünya görüşünü önceleyen bir dil geliştirdi.
1990’lardan itibaren de kendisine zulmeden Batıcı Kemalist hegemonyanın koltuğuna göz dikerek, maddî menfaat, makam ve mevki devşirme arayışına girildi.
2000’lerden sonra ise ele geçirdiği sistemi restore etme, Kemalizmi yeşile boyayarak Müslüman halka pazarlama mücadelesini yürüttüler.
Bugünlerde ise bu İslamcı yapılar, mevcut sisteme eklemlenmeye, sistemin içinde yer almaya çalışıyorlar. İslamcılık yeniden 1970’lere rücu ederek Neo Osmanlıcı, milliyetçi ve muhafazakârlığa döndü. Kırk yılın sonunda İslamcılar dönüp dolaşıp aynı noktada buluştular.
Tek bir fark var dün ile bugün arasında: “Dün koltuklara, makam ve mevkilere iç geçirerek bakıyorlardı, bugün o koltuklara yaslanarak keyfini çıkarıyorlar.

Fikri Amedî



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder